BU YOLCULUK UZUN SOLUKLU BİR YOLCULUK OLACAK
“Her Yerde Sen” dizimizin ardından yeniden ailemize hoş geldiniz Aybüke Hanım :) Yeni diziniz “Halef: Köklerin Çağrısı” geçtiğimiz hafta ilk bölümüyle izleyiciyle buluştu. İlk bölüm sonrası nasıl tepkiler aldınız, izleyici dönüşlerinden memnun musunuz?
Ah, evet :) “Her Yerde Sen” benim için hayatımın dönüm noktalarından biridir. Çok önemli bir yeri vardır. “Halef: Köklerin Çağrısı” da benim için çok özel olacak. Hissediyorum. Yayın esnasında sosyal medyayı anbean takip ettim zaten. Ertesi sabah reytingi görmeyi ve eleştirileri okumayı iple çektim. Şimdilik hem izlediğimden hem de seyircilerin yorumlarından çok memnunum. Bu yolculuk uzun soluklu bir yolculuk olacak. Bu sırada bizimle beraber aynı heyecanı paylaşan tüm seyircilerimize çok teşekkür ederiz.
Dizide Melek karakterine hayat veriyorsunuz. Melek, güçlü sezgileriyle öne çıkan kararlı bir genç kadın. Serhat’ın çocukluğunu rüyasında görüyor ve sonra onunla karşılaşıyor. Gerçek hayatta da böyle tesadüflere inanır mısınız?
Kesinlikle inanırım. Ama sadece ismine tesadüf demem. Bunlar hayatın bize küçük oyunları. Bunca zorlandığımız şey içerisinde bize verilmiş dayanma gücü, mutluluk, geleceğe bir ışık, heyecan. Bu sihirler hayatı daha da yaşanır kılıyor.
HİSLERİM BENİ HİÇ YANILTMADI
Peki Melek’in altıncı hisleri çok kuvvetli. Sizin de kuvvetli altıncı hisleriniz var mıdır? Yoksa bu konuyu çalışırken özel bir araştırma yaptınız mı?
Hislerim çok kuvvetlidir. Çocukluğumdan beri bu böyledir. Bazen burcumdan olduğunu düşünürüm, bazen de hayal gücümle ilgili olduğunu. Ne zaman böyle bir şey hissetsem aklımı bırakıp hislerimi dinlemeyi tercih ederim. Hiç bir zaman yanılmadım. Yanılmışım gibi gelse bile uzun vadede hep faydasını gördüm. Bu sebeple Melek’i kendime çok yakın hissediyorum. Sevdiğinin peşinden atlayıp Şanlıurfa’ya gelme işini aklını dinleyenler yapamaz pek. Bizim gibi akıllı deliler yapabilir ancak:)
Daha önce bu hikâyenin yalnızca bir “aşk üçgeni” olarak tanımlanamayacağını söylemiştiniz. Sizce “Halef”in en güçlü anlatısı neye yaslanıyor?
Benim için başından beri bu projenin adı “Köklerin Çağrısı”. Halef ikinci ismi. Bu hali daha çok Melek’i ve yolculuğunu anlatıyor. Çünkü Melek ömrü boyunca aramış. Ne aradığını bilmeden aramış hem de. Rüyalarındakileri aramış. Yardım isteyenleri aramış. Bir aidiyet aramış. Kök aramış. Köklenmek istemiş. Serhat karşısına çıkınca da ben bu adama kökleneyim istemiş. Ama hayat yine oyununu oynadı tabii ki. Meğer kökleri bambaşka coğrafyada, bambaşka insanlarla birbirine geçmiş. Yani özetle karakterlerimiz kendilerini var edebilmek için köklerine, geçmişte kalmış sırlara, dostluklara, düşmanlıklara yeniden bir göz atıyor. Hepsi köklerini bulunca doğru, yanlış onlar için baştan yazılıyor.
URFA’YI MELEK’LE BERABER KEŞFEDİYORUZ
Urfa’nın atmosferi dizinin dünyasına büyük bir gerçeklik katıyor. Siz sette bu mekânın oyunculuğunuza etkisini nasıl hissettiniz?
Ben ilk defa Şanlıurfa’ya geliyorum. Melek de öyle. Melek’le beraber keşfediyoruz Gümrük Han’ı, mırrayı. Sabah kahvaltıda köz sebze yemeyi. Sıcakkanlılığı. Melek için ne kadar yeni ve karışıksa her şey, Aybüke için de öyle şu an. Birbirimize sarılıyoruz. Birbirimizi besliyoruz.
Urfa halkıyla ve şehrin kültürüyle iç içe olmak size Melek’i anlamada yeni pencereler açtı mı?
Elbette. Melek rüyalarında görüyor buraları. Çünkü aslında doğduğu, köklerini saldığı yer. Kökleri susuz, bakımsız kalmış biraz. Unutulmuş. Fiziksel olarak artık Şanlıurfa’da olmasıyla toprağını havalandırıyor ve daha güçlü büyümeleri için hayatı boyunca ondan saklanmış sırları ortaya çıkarıyor. Burası kim olursan ol gerçekten seni hemen içine alan, saran bir yer. Medeniyetin beşiği. Bereketin, suyun, kültürün başkenti. Melek burda köklerini bulmasın da nerede bulsun?
Melek’in hikâyesinde izleyicilerin en çok hangi duyguya kendilerini yakın hissedeceklerini düşünüyorsunuz?
Anlamlandırma çabasına bence. Öyle çok karanlık koridor, kapalı kapı, sır var ki hayatında. Bir bir aydınlanacak hepsi. Aydınlandıkça seyirci de, Melek de değişecek. Hafifleyeceğiz. Ferahlayacağız...
Daha önce en büyük hayallerinizden birinin kocaman bir çiftlik sahibi olmak olduğunu söylemiştiniz. Bu hayaliniz için şimdiye kadar bir adım attınız mı?
Ben hayvanları çok seviyorum. Onlarla vakit geçirmeyi, ilgilenmeyi terapiden sayıyorum. Ama kimse bu kadar zor olduğunu söylemedi bana. Şimdi uzaktan seviyorum bu fikri. Umarım hayatımın bir döneminde gerçekleşir...
BENİM ONAYIMDAN GEÇMEDEN KİMSE CİLDİNE BİR ŞEY SÜREMEZ
Arkadaşlarınız arasında kod adınız “bakım perisi” :) Yoğun çekim temposu arasında kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Bu benim meditasyonum. Sadece kendime değil, çevreme de böyleyim. Böyle rahatlıyorum ben. Benim öz sevgi, öz saygı anlayışım buradan başlıyor. Cildime, saçıma, bedenime, evdeki çiçeklere, köpeğime, arkadaşlarıma bakım vermeyi bir görev bilirim. Ama bakım perisi lakabı tabii cilt bakımına düşkünlüğümle gelir. Çok iyi bir okur-yazarım bu konuda aynı zamanda. Benim onayımdan geçmeden çevremdeki kimse cildine alelade bir şey süremez. O kadar :)
URFA BENİ BÜYÜLÜYOR
Son olarak Urfa’da repo günlerinin nasıl geçtiğinizi sormak isteriz :)
Set programımız yoğun malum. Repo günleri bu sebeple daha uzun uyuduğum ve kesinlikle iş dışında bir şeyler yaptığım gün oluyor. Spor, meditasyon, yoga, izlenecekler-okunacaklar listesini eritmeye çalışıyorum. Akşama doğru da bakım perisi işinin başında tabii ki :) Uzun tatilleri de Şanlıurfa’nın güzelliklerini görmeye ve çevresini gezmeye harcıyorum. Hiç bilmediğim bir coğrafya. Çok merak ediyorum. Saklı bir cennet. Ve her taşın altından tarih fışkırıyor. Her seferinde büyüleniyorum...